KategorilerAlternatif Tıp Baharat Dünyası

Deve Dikeninin Faydaları

Deve Dikeninin Faydaları

                                  

Deve dikeni, faydaları ile Orta Çağ’dan bu yana şifalı bitkiler literatüründe kendisine yer bulmuş ve karaciğer rahatsızlıkları gibi önemli alanlarda kullanılmıştır. Eski dönemlerde anne sütünü arttırmak için kullanıldığı bilinen deve dikeni, aslen karaciğere iyi geldiği için bu alanda kullanılmaya başlanmıştır. Safra kesesine de iyi gelen bu bitki, yoğun olarak Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Sulak alanların çevresinde ve yüksek kesimlerde kolayca bulunabilmektedir. Peki, yadsınamayacak şekilde faydaları olduğu bilinen Deve dikeni faydaları nasıl kullanılır? İşte, karaciğere ve safra kesesi hastalıklarında kullanılan bu bitki hakkında faydalı bilgiler

Deve dikeni, güçlü ve çizgili gövdesinin ucundaki iğneli ve mor renkli çiçekleriyle heybetli bir bitkidir. Devedikeni, keskin dikenlerle bezenmiş yeşil kısımlarıyla ilk bakışta diğer kenger türlerini anımsatır. Ama devedikeninin yapraklarının dallanan damarlarındaki beyaz benekler ayırt edicidir. Bu bitkinin diğer adları eryemana dikeni, Kutsal Meryem dikeni ve kutsal dikendir. Tür adı olan marianum Bakire Meryem’i ifade eder. Bir Orta Çağ söylencesine göre Meryem’in sütünden bir damla bitkinin yapraklarına düşmüştür. Süt yapraklara değdiğinde beyaz benekler ortaya çıkmış ve var olmaya devam etmiştir. Orta Çağ’da insanlar bitkinin görüntüsünde tıbbi olarak nasıl kullanılması gerektiğinin ipuçlarının var olduğuna inanırlardı.

EMZİREN ANNELERİN SÜTÜNÜ ARTTIRIYOR

Devedikeni emziren annelerin sütünü arttırmak için kullanılırdı. Bu kullanım bir tarafa, devedikeninin bitkisel tıptaki esas önemi karaciğer sorunları için 2000
yıldan fazla bir süredir kullanılmasından gelir.

KARACİĞER RAHATSIZLIKLARINA İYİ GELİYOR

Deve dikeninin bütün kısımları yenebilir. Romalılar devedikenini sebze olarak yetiştirir, bitkinin özünü balla karıştırıp safra kesesine iyi geldiğine inandıkları bir karışım yaparlardı. 12. yüzyılda devedikeni birçok Avrupa ülkesinde, özellikle Almanya’da, tıbbi alanda kullanılan bir bitki olarak yerini aldı ve karaciğer yetersizliğinden kaynaklandığı düşünülen rahatsızlıklar için kullanıldı. Orta Çağ’da yazılmış birçok bitki kitabı devedikeninden bahseder. Yüzyıllar boyunca devedikeni yaygın bir bitki olmaya devam etti ve sonrasında Amerika’ya götürüldü. Orada da karaciğer, dalak, böbrek rahatsızlıkları ve sarılık hastalığı için kullanıldı. Ama 20. yüzyılın başlarında zamanı geçmiş bir bitki olarak görülmeye başlandı.

1960’lı yıllarda araştırmacılar karaciğeri korumak için devedikeni tohumundan elde edilen kimyasalları kullanma fikrini ortaya atınca devedikenine olan ilgi yeniden alevlendi. Günümüzde devedikeni birçok toksine, örneğin yüksek dozda alındığında karaciğere zarar veren asetaminofen, karşı karaciğeri korumak için kullanılmaktadır. Viral hepatit, kronik karaciğer hastalığı ve siroz için de tavsiye edilir.

TEDAVİ AMAÇLI KULLANILIYOR

Deve dikeni 2000 yıldan uzun bir süredir karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıkları, “gözler ve derinin sarıya döndüğü” sarılık tedavisi için kullanılmaktadır. Geçmişteki yazılar araştırmacıları, hepatit, siroz ve toksin ve ilaç kullanımına bağlı karaciğer rahatsızlıklarında devedikeninin etkisini incelemeye itmiştir. Bilim devedikeninde bulunan ve flavonolignan (silymarin olarak da bilinir) diye adlandırılan bileşenlerin karaciğer hücrelerini alkol, asetaminofen (Tylenol) ve çok
zehirli evcikkıran mantarına karşı koruduğunu göstermiştir. Aslında silymarinin özel karışımları Avrupa’daki mantar zehirlenmelerine karşı panzehir olarak acil durum odalarında bulunur. Bitkilerin güvenilirliğini ve etkisini test eden Alman E Komisyonu’nun devedikenini toksin ve siroza bağlı karaciğer rahatsızlıkları ve iltihapları için önermesine şaşırmamak gerek. Deve dikeni ve aktif bileşenleri ABD ve dış ülkelerde araştırılmaktadır. Ulusal Kanser Enstitüsü’ne göre silymarin, toksinlerin hücrelere girmesini engelleyerek ve karaciğerdeki toksinleri zararsız hale getiren enzimleri harekete geçirerek karaciğeri korur. Silymarin  kemoterapi sırasında karaciğer hücrelerini koruyabilir ve kemoterapide kullanılan bazı ilaçların gücünü arttırabilir.

Devedikeninin koruyucu etkileri karaciğeri de aşabilir. Araştırmacılar bu bitkinin böbreği ilaç ve radyasyon kaynaklanan tahribatlara karşı, deriyi de ultraviyole ışınlara karşı koruduğunu göstermişlerdir. Ancak devedikeninin karaciğer hücrelerini koruduğuna dair yapılan çalışmalara rağmen alkol kaynaklı karaciğer rahatsızlığı ve Hepatit B ve C hastalığı bulunan insanlarda yapılan çalışmalar tam tersi bazı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

Deve Dikeni

NASIL KULLANILIR?

ÇAY: 1 çay kaşığı ezilmiş devedikeni tohumunu 1 bardak suda 10 dakika demleyin. Süzün. Günde 1-3 bardak için.
TENTÜR: Karaciğer için kullanıyorsanız alkol ekstreleri önerilmez.
EKSTRE: Karaciğeri korumak için kullanıyorsanız en az % 70 oranında silymarin içeren bir ürün kullanın. Doz genellikle günde 210-420 mg’dır. Araştırmalar deve dikeninin fosfatidilkolinle karıştırıldığında emiliminin hızlandığını göstermiştir

NERELERDE YETİŞİR?

Küçük çaplı bir cins olan Silybum, Avrupa kökenli iki dikenli türü kapsar. Diğer tür İspanya’dan Kuzey Afrika’nın doğusuna kadar uzanan Silybum ebernum’dur. Devedikeni 1,5 metre uzunluğa ulaşabilen tek yıllık ya da iki yıllık bir bitkidir. Bitkinin tabanındaki dikenli ve beyaz benekli yapraklar düz ve lobludur, dişli parçaların sonunda sağlam bir diken bulunur. Yaprakların boyu 20 cm’ye genişliği 10 cm’e ulaşır ve genellikle mızrak şeklindedir. Sap yaprakları sarı-beyaz dikenleriyle daha küçüktür. Çiçeklerle dolu çiçek başı ana sapın tepesinde durur. Parlak, koyu ve 0,5 cm’lik tohumlar kullanılır.

Kuru toprakta yetişen ve yol kenarlarında, Akdeniz bölgesinin ve Güneybatı Avrupa’nın boş arazi ve tarlalarında bulunan devedikeni Roma İmparatorluğu
döneminden bu yana yetiştirilmektedir.

Avrupa’nın büyük kısmında yerlileştirilmiştir. Kuzey Amerika ve Güney Amerika’nın ılıman bölgelerine götürülen devedikeni, özellikle Kaliforniya’nın iklimi Akdeniz iklimine benzeyen bölgelerinde fazlasıyla yetiştirilir. Ayrıca Kuzey Amerika’nın farklı bölgelerinde dağınık olarak bulunur. Bahçenizde devedikeni yetiştirmeniz komşularınızda sizin akıl sağlığınıza dair soru işaretleri yaratabilir. Bitki tohumla çoğalır. İyi drene edildiği sürece toprağın kuru ya da verimsiz olmasının bir önemi yoktur. Güneşi sever. Devedikeni İngiliz bahçelerinde sebze olarak yetiştirilirdi ve dikeni ayıklanan genç yapraklar ilkbaharın başında yenirdir. Genç sapların kabuğu soyulup kuşkonmaz otu gibi yenirdi. Saka kuşlarının çok sevdiği tohumlar kuş yemlerinde kullanılmıştır. Tohumlar ve özellikle tohumlardan yapılan ekstre bitkisel tıpta kullanılır. Karaciğer rahatsızlıkları için kullanımı 1. yüzyıla kadar uzanır.

Ticari değeri olan bir ürün olan devedikeni farklı zamanlarda ve yükseklikte çiçeklenebildiğinden hasat zamanını belirlemede sorun yaşanabilir.
Bitki tamamen olgunlaştığında tohumlar buğday biçerdöveriyle hasat edilir. Biçerdöver hasat zamanı kuru olan tohumları ağızdan ayırır, tohumlar
alıcıya gönderilene kadar ambarlarda bekletilir.

Deve Dikeninin Faydaları

                                  

Deve dikeni, faydaları ile Orta Çağ’dan bu yana şifalı bitkiler literatüründe kendisine yer bulmuş ve karaciğer rahatsızlıkları gibi önemli alanlarda kullanılmıştır. Eski dönemlerde anne sütünü arttırmak için kullanıldığı bilinen deve dikeni, aslen karaciğere iyi geldiği için bu alanda kullanılmaya başlanmıştır. Safra kesesine de iyi gelen bu bitki, yoğun olarak Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Sulak alanların çevresinde ve yüksek kesimlerde kolayca bulunabilmektedir. Peki, yadsınamayacak şekilde faydaları olduğu bilinen Deve dikeni faydaları nasıl kullanılır? İşte, karaciğere ve safra kesesi hastalıklarında kullanılan bu bitki hakkında faydalı bilgiler

Deve dikeni, güçlü ve çizgili gövdesinin ucundaki iğneli ve mor renkli çiçekleriyle heybetli bir bitkidir. Devedikeni, keskin dikenlerle bezenmiş yeşil kısımlarıyla ilk bakışta diğer kenger türlerini anımsatır. Ama devedikeninin yapraklarının dallanan damarlarındaki beyaz benekler ayırt edicidir. Bu bitkinin diğer adları eryemana dikeni, Kutsal Meryem dikeni ve kutsal dikendir. Tür adı olan marianum Bakire Meryem’i ifade eder. Bir Orta Çağ söylencesine göre Meryem’in sütünden bir damla bitkinin yapraklarına düşmüştür. Süt yapraklara değdiğinde beyaz benekler ortaya çıkmış ve var olmaya devam etmiştir. Orta Çağ’da insanlar bitkinin görüntüsünde tıbbi olarak nasıl kullanılması gerektiğinin ipuçlarının var olduğuna inanırlardı.

EMZİREN ANNELERİN SÜTÜNÜ ARTTIRIYOR

Devedikeni emziren annelerin sütünü arttırmak için kullanılırdı. Bu kullanım bir tarafa, devedikeninin bitkisel tıptaki esas önemi karaciğer sorunları için 2000
yıldan fazla bir süredir kullanılmasından gelir.

KARACİĞER RAHATSIZLIKLARINA İYİ GELİYOR

Deve dikeninin bütün kısımları yenebilir. Romalılar devedikenini sebze olarak yetiştirir, bitkinin özünü balla karıştırıp safra kesesine iyi geldiğine inandıkları bir karışım yaparlardı. 12. yüzyılda devedikeni birçok Avrupa ülkesinde, özellikle Almanya’da, tıbbi alanda kullanılan bir bitki olarak yerini aldı ve karaciğer yetersizliğinden kaynaklandığı düşünülen rahatsızlıklar için kullanıldı. Orta Çağ’da yazılmış birçok bitki kitabı devedikeninden bahseder. Yüzyıllar boyunca devedikeni yaygın bir bitki olmaya devam etti ve sonrasında Amerika’ya götürüldü. Orada da karaciğer, dalak, böbrek rahatsızlıkları ve sarılık hastalığı için kullanıldı. Ama 20. yüzyılın başlarında zamanı geçmiş bir bitki olarak görülmeye başlandı.

1960’lı yıllarda araştırmacılar karaciğeri korumak için devedikeni tohumundan elde edilen kimyasalları kullanma fikrini ortaya atınca devedikenine olan ilgi yeniden alevlendi. Günümüzde devedikeni birçok toksine, örneğin yüksek dozda alındığında karaciğere zarar veren asetaminofen, karşı karaciğeri korumak için kullanılmaktadır. Viral hepatit, kronik karaciğer hastalığı ve siroz için de tavsiye edilir.

TEDAVİ AMAÇLI KULLANILIYOR

Deve dikeni 2000 yıldan uzun bir süredir karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıkları, “gözler ve derinin sarıya döndüğü” sarılık tedavisi için kullanılmaktadır. Geçmişteki yazılar araştırmacıları, hepatit, siroz ve toksin ve ilaç kullanımına bağlı karaciğer rahatsızlıklarında devedikeninin etkisini incelemeye itmiştir. Bilim devedikeninde bulunan ve flavonolignan (silymarin olarak da bilinir) diye adlandırılan bileşenlerin karaciğer hücrelerini alkol, asetaminofen (Tylenol) ve çok
zehirli evcikkıran mantarına karşı koruduğunu göstermiştir. Aslında silymarinin özel karışımları Avrupa’daki mantar zehirlenmelerine karşı panzehir olarak acil durum odalarında bulunur. Bitkilerin güvenilirliğini ve etkisini test eden Alman E Komisyonu’nun devedikenini toksin ve siroza bağlı karaciğer rahatsızlıkları ve iltihapları için önermesine şaşırmamak gerek. Deve dikeni ve aktif bileşenleri ABD ve dış ülkelerde araştırılmaktadır. Ulusal Kanser Enstitüsü’ne göre silymarin, toksinlerin hücrelere girmesini engelleyerek ve karaciğerdeki toksinleri zararsız hale getiren enzimleri harekete geçirerek karaciğeri korur. Silymarin  kemoterapi sırasında karaciğer hücrelerini koruyabilir ve kemoterapide kullanılan bazı ilaçların gücünü arttırabilir.

Devedikeninin koruyucu etkileri karaciğeri de aşabilir. Araştırmacılar bu bitkinin böbreği ilaç ve radyasyon kaynaklanan tahribatlara karşı, deriyi de ultraviyole ışınlara karşı koruduğunu göstermişlerdir. Ancak devedikeninin karaciğer hücrelerini koruduğuna dair yapılan çalışmalara rağmen alkol kaynaklı karaciğer rahatsızlığı ve Hepatit B ve C hastalığı bulunan insanlarda yapılan çalışmalar tam tersi bazı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

Deve Dikeni

NASIL KULLANILIR?

ÇAY: 1 çay kaşığı ezilmiş devedikeni tohumunu 1 bardak suda 10 dakika demleyin. Süzün. Günde 1-3 bardak için.
TENTÜR: Karaciğer için kullanıyorsanız alkol ekstreleri önerilmez.
EKSTRE: Karaciğeri korumak için kullanıyorsanız en az % 70 oranında silymarin içeren bir ürün kullanın. Doz genellikle günde 210-420 mg’dır. Araştırmalar deve dikeninin fosfatidilkolinle karıştırıldığında emiliminin hızlandığını göstermiştir

NERELERDE YETİŞİR?

Küçük çaplı bir cins olan Silybum, Avrupa kökenli iki dikenli türü kapsar. Diğer tür İspanya’dan Kuzey Afrika’nın doğusuna kadar uzanan Silybum ebernum’dur. Devedikeni 1,5 metre uzunluğa ulaşabilen tek yıllık ya da iki yıllık bir bitkidir. Bitkinin tabanındaki dikenli ve beyaz benekli yapraklar düz ve lobludur, dişli parçaların sonunda sağlam bir diken bulunur. Yaprakların boyu 20 cm’ye genişliği 10 cm’e ulaşır ve genellikle mızrak şeklindedir. Sap yaprakları sarı-beyaz dikenleriyle daha küçüktür. Çiçeklerle dolu çiçek başı ana sapın tepesinde durur. Parlak, koyu ve 0,5 cm’lik tohumlar kullanılır.

Kuru toprakta yetişen ve yol kenarlarında, Akdeniz bölgesinin ve Güneybatı Avrupa’nın boş arazi ve tarlalarında bulunan devedikeni Roma İmparatorluğu
döneminden bu yana yetiştirilmektedir.

Avrupa’nın büyük kısmında yerlileştirilmiştir. Kuzey Amerika ve Güney Amerika’nın ılıman bölgelerine götürülen devedikeni, özellikle Kaliforniya’nın iklimi Akdeniz iklimine benzeyen bölgelerinde fazlasıyla yetiştirilir. Ayrıca Kuzey Amerika’nın farklı bölgelerinde dağınık olarak bulunur. Bahçenizde devedikeni yetiştirmeniz komşularınızda sizin akıl sağlığınıza dair soru işaretleri yaratabilir. Bitki tohumla çoğalır. İyi drene edildiği sürece toprağın kuru ya da verimsiz olmasının bir önemi yoktur. Güneşi sever. Devedikeni İngiliz bahçelerinde sebze olarak yetiştirilirdi ve dikeni ayıklanan genç yapraklar ilkbaharın başında yenirdir. Genç sapların kabuğu soyulup kuşkonmaz otu gibi yenirdi. Saka kuşlarının çok sevdiği tohumlar kuş yemlerinde kullanılmıştır. Tohumlar ve özellikle tohumlardan yapılan ekstre bitkisel tıpta kullanılır. Karaciğer rahatsızlıkları için kullanımı 1. yüzyıla kadar uzanır.

Ticari değeri olan bir ürün olan devedikeni farklı zamanlarda ve yükseklikte çiçeklenebildiğinden hasat zamanını belirlemede sorun yaşanabilir.
Bitki tamamen olgunlaştığında tohumlar buğday biçerdöveriyle hasat edilir. Biçerdöver hasat zamanı kuru olan tohumları ağızdan ayırır, tohumlar
alıcıya gönderilene kadar ambarlarda bekletilir.

KategorilerAlternatif Tıp Baharat Dünyası

Alternatif (Tamamlayıcı) Tıp Nedir?

Alternatif Tıp (Tamamlayıcı) Nedir?

Tamamlayıcı tıp; Geleneksel metotlarla tedavi aslında bize atalarımızdan kalan en değerli miraslardan biridir. Topraklarımız pek çok alanda olduğu gibi tıp alanında da Orta Asya, Bizans, Roma, Anadolu, Ortadoğu ve Arap yarımadasının tüm birikimini bir potada eritmiştir. Bulunduğu coğrafyadan dolayı her milletle komşu olan dolayısı ile de bunlarla harmanlanan bir kültür mozaiği ile karşılaşmaktayız. Her anlamda ve her alanda faydası olacak bu kültürler arası bilgi alışverişi Alternatif tıp alanında da fazlasıyla ön plana çıkmaktadır. Nitekim Anadolu’da kullanılan bir yöntemi Yunanistan da görmek pek mümkün aynı zamanda İran’da olması da bu büyük birikimin kanıtıdır. Eski çağlardan beri insanlar, hastalıklardan korunmak için ve onları tedavi edebilmek için doğal bitkiler, hayvansal maddeler, madenler, şifalı sular ile dinsel görünümlü tedavi yöntemleri gibi birçok yöntem kullanmıştır. Gözlem ve deneme yoluyla elde edilen bu bilgiler yüzyıllarca birikerek kültür mirası olarak kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Günümüzde hala bu tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

Alternatif tıp, bilimsel tıp uygulamalarının yerine başka yöntemlerin kullanılması anlamında kullanılabilmektedir. Tamamlayıcı tıp ise alternatif tıp ürün ve yöntemlerinin modern tıbbın tedavi protokollerine ilave olarak ya da destek amaçlı kullanılan yöntemlerdir. Aslında alternatif ve tamamlayıcı tıp kavramları farklı olsa da sıklıkla beraber ya da birbirinin yerine kullanılmaktadır.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları, modern tıbba alternatif yöntemler olarak sunulabilmektedir. Oysaki günümüzde tamamlayıcı tıp, konusunun uzmanı hekimlerce gerçekleştirilen, modern tıp yöntemleri ile beraber kullanılan yöntemleri içermektedir. Ancak bu tedavilerin Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş uzmanlar tarafından yapılması şarttır.

Tamamlayıcı tıbbın temelinde, hastaya ve hastalığa bütüncül yaklaşım vardır. Tıbba alternatif değildir. Birçok yöntemi batı tıbbı içinde de yer alır, konvansiyonel tıp dediğimiz klasik tedavilerle birlikte uygulanabilir. Hastanın şikayetini, tüm vücudu iyileştirmeye çalışarak iyileştirmeyi hedefler. Bunu büyük bir bilgi birikimi üzerine yapar. Birbirine devredilen bilgi sistemi hangi ürünlerin k,me ne kadar kullanılması gerektiği ve bunu kullanma dozunu bilme üzerinedir. Hastalanmanın temelinde yapısal hasarlar olmadan önce sinir sisteminde, tüm vücutta bazı değişimler olur. O nedenle iyileşme ve hastalıklara yaklaşım öncelikle enerjetik-informatif düzeyde olmalıdır. Modern Tıp ile Birlikte Uygulanabilecek Olan Bilimsel Alternatif Tıp / İntegratif Tıp / Tamamlayıcı Tıp Yaygın Yöntemlerinin Bazıları

Biyofrekans

Biyorezonans

Tıbbi Ozon Tedavisi

Nöral Terapi

Gülüm Baharat

Akupunktur

Homeopati

Manyetik Alan Tedavisi

Aile Dizimi

Psikoterapi

Hipnoz

Mezoterapi – Proloterapi

Manuel Terapi, Osteopati, Chiroterapi

Kinezioloji, O-Ring Test

Fitoterapi

Sitemizi ziyaret edebilir, ürünleri inceleyebilirsiniz. Sitemiz için buraya tıklayabilirsiniz.

Alternatif Tıp (Tamamlayıcı) Nedir?

Tamamlayıcı tıp; Geleneksel metotlarla tedavi aslında bize atalarımızdan kalan en değerli miraslardan biridir. Topraklarımız pek çok alanda olduğu gibi tıp alanında da Orta Asya, Bizans, Roma, Anadolu, Ortadoğu ve Arap yarımadasının tüm birikimini bir potada eritmiştir. Bulunduğu coğrafyadan dolayı her milletle komşu olan dolayısı ile de bunlarla harmanlanan bir kültür mozaiği ile karşılaşmaktayız. Her anlamda ve her alanda faydası olacak bu kültürler arası bilgi alışverişi Alternatif tıp alanında da fazlasıyla ön plana çıkmaktadır. Nitekim Anadolu’da kullanılan bir yöntemi Yunanistan da görmek pek mümkün aynı zamanda İran’da olması da bu büyük birikimin kanıtıdır. Eski çağlardan beri insanlar, hastalıklardan korunmak için ve onları tedavi edebilmek için doğal bitkiler, hayvansal maddeler, madenler, şifalı sular ile dinsel görünümlü tedavi yöntemleri gibi birçok yöntem kullanmıştır. Gözlem ve deneme yoluyla elde edilen bu bilgiler yüzyıllarca birikerek kültür mirası olarak kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Günümüzde hala bu tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

Alternatif tıp, bilimsel tıp uygulamalarının yerine başka yöntemlerin kullanılması anlamında kullanılabilmektedir. Tamamlayıcı tıp ise alternatif tıp ürün ve yöntemlerinin modern tıbbın tedavi protokollerine ilave olarak ya da destek amaçlı kullanılan yöntemlerdir. Aslında alternatif ve tamamlayıcı tıp kavramları farklı olsa da sıklıkla beraber ya da birbirinin yerine kullanılmaktadır.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları, modern tıbba alternatif yöntemler olarak sunulabilmektedir. Oysaki günümüzde tamamlayıcı tıp, konusunun uzmanı hekimlerce gerçekleştirilen, modern tıp yöntemleri ile beraber kullanılan yöntemleri içermektedir. Ancak bu tedavilerin Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş uzmanlar tarafından yapılması şarttır.

Tamamlayıcı tıbbın temelinde, hastaya ve hastalığa bütüncül yaklaşım vardır. Tıbba alternatif değildir. Birçok yöntemi batı tıbbı içinde de yer alır, konvansiyonel tıp dediğimiz klasik tedavilerle birlikte uygulanabilir. Hastanın şikayetini, tüm vücudu iyileştirmeye çalışarak iyileştirmeyi hedefler. Bunu büyük bir bilgi birikimi üzerine yapar. Birbirine devredilen bilgi sistemi hangi ürünlerin k,me ne kadar kullanılması gerektiği ve bunu kullanma dozunu bilme üzerinedir. Hastalanmanın temelinde yapısal hasarlar olmadan önce sinir sisteminde, tüm vücutta bazı değişimler olur. O nedenle iyileşme ve hastalıklara yaklaşım öncelikle enerjetik-informatif düzeyde olmalıdır. Modern Tıp ile Birlikte Uygulanabilecek Olan Bilimsel Alternatif Tıp / İntegratif Tıp / Tamamlayıcı Tıp Yaygın Yöntemlerinin Bazıları

Biyofrekans

Biyorezonans

Tıbbi Ozon Tedavisi

Nöral Terapi

Gülüm Baharat

Akupunktur

Homeopati

Manyetik Alan Tedavisi

Aile Dizimi

Psikoterapi

Hipnoz

Mezoterapi – Proloterapi

Manuel Terapi, Osteopati, Chiroterapi

Kinezioloji, O-Ring Test

Fitoterapi

Sitemizi ziyaret edebilir, ürünleri inceleyebilirsiniz. Sitemiz için buraya tıklayabilirsiniz.

KategorilerAlternatif Tıp Baharat Dünyası

Kekik Çayı ve Faydaları

Kekik Çayı ve Faydaları

KEKİK ÇAYI

Kekik Çayı Ne İşe Yarar?

Kekik çayı, Covid-19 pandemisi nedeniyle trend olup geçmişe göre daha çok tüketilir hale geldi. Hatta pek çok kişi, korona virüsten koruduğu iddiaları üzerine kekiğin çay olarak tüketilebilen bir bitki olduğunu öğrendi. Kekik çayı, belki hala yeşil çay ve ıhlamur kadar sık tüketilen bir bitki çayı değil ama artık daha çok kişi tarafından içiliyor.

Kekik çayı, adından anlaşılacağı üzere kekik bitkisinin yapraklarıyla demlenir. Aromatik yeşil-gri renkteki çalı türü bir bitki olan kekiğin yaprakları taze veya kuru olarak tüketilir. Kekik bitkisinin Güney Avrupa ve Akdeniz bölgesinde baharat olarak tüketimi yoğundur. Kekik çayı da faydaları nedeniyle yaygın olarak tüketilir. Kekik bitkisi ile ilgili yapılan araştırmalar, bu bitkinin mikroplarla savaşma gücünü gösteriyor.

Kekik Çayı Faydaları

Antioksidan özelliği bulunan kekiğin güçlendirici, iltihap giderici, ağrı dindirici, balgam söktürücü, bağışıklığı destekleyici, mikroorganizmalara karşı vücudu koruyucu etkisi bulunur. Ayrıca sindirim sistemi üzerinde de olumlu etkileri vardır. Sindirimi kolaylaştırır ve mide sorunlarına iyi gelir. Adet kanamalarını dengeler ve kramplı adet ağrılarında rahatlatıcı etki sağlar. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay ve gargara olarak kullanılabilir. Manganez, magnezyum, çinko, potasyum, kalsiyum ve demir içeren kekik çayı faydaları şöyle sıralanabilir:

Antioksidan Deposu

Kekik, lutein, zeaksantin ve naringenin gibi antioksidan ve polifenoller içerir. Bu bileşikler kekik çayını yaşlanmaya ve hastalıklara neden olan serbest radikallere karşı güçlü kılar.

Virüslere Karşı Kalkan Olur

Kekik çayı antibakteriyel, antimikrobiyal ve mantara karşı direnç özelliği taşır. Kekik bitkisindeki ana yağlardan timol, vücutta antiseptik rol oynar. Karvakrol yağı ise yine vücuttaki iltihabı azaltmada yardımcıdır. “Kekik çayı neye iyi gelir?” sorusuna bu bitkinin epstein barr, zona, sitomegalovirüs, hepatit, grip, herpes ve HPV gibi virüslere karşı mücadele ettiği cevabı verilebilir. Antiviral özelliği sayesinde vücuttaki mikrobiyal yükü azaltabilen kekik çayı, fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromu, romatoid artrit, haşimato, lupus, vertigo, kulak çınlaması ve multipl skleroz gibi hastalıklarla savaşta destek olur. Yine Covid-19 sürecinde de bağışıklık sistemini destekleyici yönüyle hastalığın kolay atlatılmasında etkili olduğu belirtildi.

Sinirleri Yatıştırabilir

Kekik çayı faydaları sıralanırken göz ardı edilmemesi gereken özelliklerden biri de bu bitkinin sinir sistemi üzerindeki etkileridir. Karvakrol bileşiği nörolojik olarak sakinleştirici etki yaratır. Özellikle yatmadan önce içeceğiniz bir fincan kekik çayı rahatlama sağlar.

Öksürüğü Dindirmede Yardımcı

Kekik çayı, solunum yollarında da rahatlatıcı bir rol oynar. Koronavirüs geçiren kişilerde de bu nedenle çok tüketilir oldu. Öksürüğü yatıştırma ve göğüs tıkanıklığını açmak için kekik çayı faydaları araştırmalarla kanıtlanmıştır. Özellikle taze kekikteki esansiyel yağlar solunum güçlüğünde rahatlatıcı bir etki gösterir. Boğazınız tam hastalanmadan önce kaşınmaya başladığında bir fincan ılık kekik çayı içebilirsiniz.

Mideyi Korur

Kekik bitkisi, sindirim sistemi için de faydalar sağlar. Antimikrobiyal özellikleri ile bağırsak sağlığını destekler. Karaciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olur.

Adet Ağrılarını Giderebilir

Adet döneminde sancı çeken kadınların kekik çayı imdadına yetişebilir. Ilık bitki çayları genellikle adet ağrılarının hafifletilmesinde yardımcıdır. Kekik çayı ise spazm azaltması nedeniyle için regl ağrısı çeken kadınlar için kurtarıcı olabilir.

Kekik Çayı Zararları

Kekik çayı çoğu kişi için güvenlidir ama bazı kişiler için tehlikeli olabilir. Piyasada satılan kekik suları ve yağları tüketimi sonucu ölümcül sonuçlara kadar gidebilen sağlık sıkıntıları ortaya çıkabilir. Güvenilir yerlerden satın alınmalıdır. Bu nedenle özellikle herhangi bir sağlık sorunu olan kişilerin bu tarz bitki çayların tüketilmesi konusunda doktorlarına danışmaları gerekir.

Kekik Çayını Kimler Tüketmemeli?

Kekik çayı zararları bazı rahatsızlıkları olan kişilerde görülebilir. Aşağıdaki rahatsızlıkları olan kişiler doktora danışmadan kekik çayı içmemelidir.

  1. Uçucu yağ içeriğinden dolayı karaciğer iltihabı, akut gastrit, mide ve onikiparmak bağırsağı ülseri olanlar
  2. Kekik ve nane ailesinin bitkilerine karşı alerjisi olan kişiler
  3. Kan sulandırıcı ilaç kullanan kişiler.

Hamileler Kekik Çayı İçebilir mi?

Hamilelik ve emzirme dönemindeki kadınlar da kekik çayı içmesi risk doğurabilir. Hamilelikte kekik çayı tüketilmesi erken doğum riski taşıdığı için önerilmez. Hamilelikte tüm bitki çayları içilmeden önce mutlaka doktora danışılmalıdır.

Kekik Çayı Nasıl Yapılır?

“Kekik çayı nasıl demlenir?” sorusunun karmaşık bir cevabı yoktur. 2 tatlı kaşığı ince kıyılmış taze kekik otunun üzerine 1 bardak kaynamış içme suyu ekleyin. 5 dakika ağzı kapalı bir şekilde demlenmeye bırakın. Demlendikten sonra süzüp içebilirsiniz. Kuru kekik çayı da yapabilirsiniz. Günde 1-2 defa tüketebileceğiniz kekik çayını hazırlarken asla kaynatmayın. Kaynatıldığında içindeki etken maddeler kaybolur.

Kekik satın alırken, yeni mahsul ve dalında kurutulmuş demet biçiminde olanlardan alın. Renginin canlı, kokusunun keskin olmasına da dikkat edin.

Kekik Çayı ve Faydaları

KEKİK ÇAYI

Kekik Çayı Ne İşe Yarar?

Kekik çayı, Covid-19 pandemisi nedeniyle trend olup geçmişe göre daha çok tüketilir hale geldi. Hatta pek çok kişi, korona virüsten koruduğu iddiaları üzerine kekiğin çay olarak tüketilebilen bir bitki olduğunu öğrendi. Kekik çayı, belki hala yeşil çay ve ıhlamur kadar sık tüketilen bir bitki çayı değil ama artık daha çok kişi tarafından içiliyor.

Kekik çayı, adından anlaşılacağı üzere kekik bitkisinin yapraklarıyla demlenir. Aromatik yeşil-gri renkteki çalı türü bir bitki olan kekiğin yaprakları taze veya kuru olarak tüketilir. Kekik bitkisinin Güney Avrupa ve Akdeniz bölgesinde baharat olarak tüketimi yoğundur. Kekik çayı da faydaları nedeniyle yaygın olarak tüketilir. Kekik bitkisi ile ilgili yapılan araştırmalar, bu bitkinin mikroplarla savaşma gücünü gösteriyor.

Kekik Çayı Faydaları

Antioksidan özelliği bulunan kekiğin güçlendirici, iltihap giderici, ağrı dindirici, balgam söktürücü, bağışıklığı destekleyici, mikroorganizmalara karşı vücudu koruyucu etkisi bulunur. Ayrıca sindirim sistemi üzerinde de olumlu etkileri vardır. Sindirimi kolaylaştırır ve mide sorunlarına iyi gelir. Adet kanamalarını dengeler ve kramplı adet ağrılarında rahatlatıcı etki sağlar. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay ve gargara olarak kullanılabilir. Manganez, magnezyum, çinko, potasyum, kalsiyum ve demir içeren kekik çayı faydaları şöyle sıralanabilir:

Antioksidan Deposu

Kekik, lutein, zeaksantin ve naringenin gibi antioksidan ve polifenoller içerir. Bu bileşikler kekik çayını yaşlanmaya ve hastalıklara neden olan serbest radikallere karşı güçlü kılar.

Virüslere Karşı Kalkan Olur

Kekik çayı antibakteriyel, antimikrobiyal ve mantara karşı direnç özelliği taşır. Kekik bitkisindeki ana yağlardan timol, vücutta antiseptik rol oynar. Karvakrol yağı ise yine vücuttaki iltihabı azaltmada yardımcıdır. “Kekik çayı neye iyi gelir?” sorusuna bu bitkinin epstein barr, zona, sitomegalovirüs, hepatit, grip, herpes ve HPV gibi virüslere karşı mücadele ettiği cevabı verilebilir. Antiviral özelliği sayesinde vücuttaki mikrobiyal yükü azaltabilen kekik çayı, fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromu, romatoid artrit, haşimato, lupus, vertigo, kulak çınlaması ve multipl skleroz gibi hastalıklarla savaşta destek olur. Yine Covid-19 sürecinde de bağışıklık sistemini destekleyici yönüyle hastalığın kolay atlatılmasında etkili olduğu belirtildi.

Sinirleri Yatıştırabilir

Kekik çayı faydaları sıralanırken göz ardı edilmemesi gereken özelliklerden biri de bu bitkinin sinir sistemi üzerindeki etkileridir. Karvakrol bileşiği nörolojik olarak sakinleştirici etki yaratır. Özellikle yatmadan önce içeceğiniz bir fincan kekik çayı rahatlama sağlar.

Öksürüğü Dindirmede Yardımcı

Kekik çayı, solunum yollarında da rahatlatıcı bir rol oynar. Koronavirüs geçiren kişilerde de bu nedenle çok tüketilir oldu. Öksürüğü yatıştırma ve göğüs tıkanıklığını açmak için kekik çayı faydaları araştırmalarla kanıtlanmıştır. Özellikle taze kekikteki esansiyel yağlar solunum güçlüğünde rahatlatıcı bir etki gösterir. Boğazınız tam hastalanmadan önce kaşınmaya başladığında bir fincan ılık kekik çayı içebilirsiniz.

Mideyi Korur

Kekik bitkisi, sindirim sistemi için de faydalar sağlar. Antimikrobiyal özellikleri ile bağırsak sağlığını destekler. Karaciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olur.

Adet Ağrılarını Giderebilir

Adet döneminde sancı çeken kadınların kekik çayı imdadına yetişebilir. Ilık bitki çayları genellikle adet ağrılarının hafifletilmesinde yardımcıdır. Kekik çayı ise spazm azaltması nedeniyle için regl ağrısı çeken kadınlar için kurtarıcı olabilir.

Kekik Çayı Zararları

Kekik çayı çoğu kişi için güvenlidir ama bazı kişiler için tehlikeli olabilir. Piyasada satılan kekik suları ve yağları tüketimi sonucu ölümcül sonuçlara kadar gidebilen sağlık sıkıntıları ortaya çıkabilir. Güvenilir yerlerden satın alınmalıdır. Bu nedenle özellikle herhangi bir sağlık sorunu olan kişilerin bu tarz bitki çayların tüketilmesi konusunda doktorlarına danışmaları gerekir.

Kekik Çayını Kimler Tüketmemeli?

Kekik çayı zararları bazı rahatsızlıkları olan kişilerde görülebilir. Aşağıdaki rahatsızlıkları olan kişiler doktora danışmadan kekik çayı içmemelidir.

  1. Uçucu yağ içeriğinden dolayı karaciğer iltihabı, akut gastrit, mide ve onikiparmak bağırsağı ülseri olanlar
  2. Kekik ve nane ailesinin bitkilerine karşı alerjisi olan kişiler
  3. Kan sulandırıcı ilaç kullanan kişiler.

Hamileler Kekik Çayı İçebilir mi?

Hamilelik ve emzirme dönemindeki kadınlar da kekik çayı içmesi risk doğurabilir. Hamilelikte kekik çayı tüketilmesi erken doğum riski taşıdığı için önerilmez. Hamilelikte tüm bitki çayları içilmeden önce mutlaka doktora danışılmalıdır.

Kekik Çayı Nasıl Yapılır?

“Kekik çayı nasıl demlenir?” sorusunun karmaşık bir cevabı yoktur. 2 tatlı kaşığı ince kıyılmış taze kekik otunun üzerine 1 bardak kaynamış içme suyu ekleyin. 5 dakika ağzı kapalı bir şekilde demlenmeye bırakın. Demlendikten sonra süzüp içebilirsiniz. Kuru kekik çayı da yapabilirsiniz. Günde 1-2 defa tüketebileceğiniz kekik çayını hazırlarken asla kaynatmayın. Kaynatıldığında içindeki etken maddeler kaybolur.

Kekik satın alırken, yeni mahsul ve dalında kurutulmuş demet biçiminde olanlardan alın. Renginin canlı, kokusunun keskin olmasına da dikkat edin.